Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ne istediğini biliyor musun?

Ne istediğini biliyor musun? Selam güzel insan, Öncelikle değerli vaktini ayırdığın için kendi adıma teşekkür ediyorum. Uzun süredir vakit bulamadığım için yazı yazamadım bundan dolayı da blog sayfama tekrardan merhaba demek istedim. Yani sonunda diye bildim. Ne istediğini bilmek… Sana belki atmış olduğum başlık enteresan gelmiş olabilir ama kararımı bu başlıktan yana kullanmak istedim. Yapmış olduğum mülakatlarımdan yola çıktığımda mavi-beyaz yaka fark etmezsiniz genel anlamda insanlar nereye gittiğini önemsemiyorlar. Özellikle de yeni mezun olan üniversite mezunu adaylar bunu sıklıkla yaptığını fark ettim. Görüşme esnasında özellikle Junior pozisyonlarda aradığım beklentim veya beklentimiz HEYECAN, IŞILTI, İSTEKLİLİK ama maalesef görüştüğüm genç mezun adaylarımda bunları yakalayamıyorum. Tabii ki de herkes heyecanlı, istekli olmayabilir ama bir şeyi karşı taraftan almamız gerektiğini düşünüyorsak, bir şeyler vermemiz gerekmektedir. Genellikle, öğrenci veya yeni mezun olan k

20’li Yaşlara

  Merhaba Sevgili Okuyucum, Nasılsın? sorusunu sormadan başlamak istemedim. Umarım, çokça iyisindir. Bugünlerde bir kitap okuyor idim, sonunda bitirebildim. 😉  Tabii ki çok severek okuduğum kitaplardan biriydi. Aslında kitaptan daha çok bir kılavuz olarak adlandırmak çok daha iyi olabilir. Kitabın adı: #20’liyaşlardaişhayatı Okurken, hep aklım şu an ki profesyonel hayatımı irdeleyerek geçtiğini söyleyebilirim. Yani ister istemez kitap insanı irdeletmeye doğru evrilleştiriyor. Hani derler ya; tadı damağımda kaldı. İşte sanırım benim öyle olduğunu söyleyebilirim. İş hayatının; olumlu ve olumsuz tüm yönleriyle aktarıyor yazar. Özellikle, yeni mezun olmuş kişilere inanılmaz tavsiyeler aktardığını da söyleyebilirim, bu yüzden bir roman, hikâye falan değil ama iş hayatını anlamak, anlamlandırabilmek için okumanızı tavsiye ederim.   Kitap totalde 9 bölümden oluşmaktadır. Başlıklarını manidar bulduğumu da söyleyebilirim. İnsanın derdi ; gelişimse aslında bunu kovalamakta kendi elind

ROL MODEL . . .

Merhaba Sevgili Okuyucum, Bugün ‘Rol Model’ hakkında biraz sohbet etmek istiyorum, yani naçizane paylaşımlarım olacak, umarım keyifle okuyacağınız bir yazı olabilir. Tabii ki ben keyifle yazdım. 😉 Rol Model kelimesinin anlamını biliyor musunuz bilmiyorum ama mutlaka bilenler vardır. Arama motoruna arattığımızda bir düzine örneklendirmeler mevcuttur. İngilizce ‘Role Model’ olarak adlandırılıyor. Yani;   ‘örnek alınası’ ya da ‘örnek alınan’ kişiler olarak tanımlanmaktadır. Doğru mu dersiniz. Evet, doğru bir tanımlama olduğunu söyleyebiliriz. Biraz detaya girelim… Rol model ; Birisinin başarısı, başarısızlığı, etkinliği, etkileyiciliği, tavrı, tutumu ve sürükleyiciliği bunları veya daha fazlasını adlandırabiliriz. Kısacası, sizin aklınızı, ruh halinizi, kalbinizi etkileyen kişi veya kişilerdir.   Yaşamımızda çok önemli ve kıymetli bir yere sahiptir aslında rol modelimiz. Hayallerimizi gerçekleştirmek için sürekli mücadele ederken, ruhumuza iyi gelen rol modeller her zaman b

TAKIMDAŞSIZLIK

    Öncelikle Merhabalar, Bugün Pazar eki tadında bir blog yazısı yazmak geldi içimden, uzun süredir yazı yazmak için gayret etmeye çalışsamda bir türlü klavyenin başına oturamıyordum ve sonunda… Kurumların içerisinde yer alan takımlar sanırım bizsizliğe doğru yer almaya başlıyor, bir ürünü ortaya çıkarabilmek için bir bütün olunması gerektiğini zaman zaman unutmaya ve bu unutmayı da gelenek olarak benimsemeye başladık, bu ürkütücü, korkunç, ızdırap işte tanımlamayı siz nasıl yaparsınız bilmiyorum ama böyle… Ekiplere ciddi manada biz olma çemberinin tekrar hatırlatılmalı, bu çember de sen yoksan bizler başarılı olamayacağımızı, hissettirmemiz gereklidir. Gerçek ruhu, istekliliği ve tutkuyu bir arada olması için entegreli ekipler yer edinilmeli, kötü bakışların olmadığı, bir şemsiyenin altında yer edinebildiğimiz ekipler, temeli sağlam kurumlar inşa ederler, etmeliler. Ruhsal, takımsal ve kurumca değerleri hızlı bir şekilde yer etmeliyiz, takım olamadığı sürece ekipsel geliş

Ne için varız ?

Öncelikle yazıya tıklayıp, okumaya başladığınız için teşekkür ederim. Sanırım uzun zamandır yazmıyorum ve neden yazmadığımdan dolayı sürekli mesajlar almaya başladım. Bu beni mutlu etti ve biraz duraksamaya uğrayan yazılarıma tekrar dönmeye başlamak için minik bir yazıyla tekrardan sahalara döndüğümü söyleyebilirim.            Ne için varız! İnsan kaynaklarına ilgi duymaya başladığım günden bu yana sürekli kafamda  ''ne için varız''  sorusunu sürekli kendimde irdelemeye başladım. Mesleğin içerisine girdiğim günden beri işletmelerin en çok insan kaynakları departmanına bu soru ile irdelenmeli ve gerekirse deşilmeli ki departman tam olarak neye, kime? hizmet ediyor tam anlamıyla bütünsel olarak anlaşılması kolaylaşsın ve adım adım süreçlere hakimiyetler sağlansın. Eğer kurum kültüründe özellikle de insan kaynakları tarafı kendini değerli hissederse bu değerlilik kurumun tümüne adapte olur. Hatta ucu bucağı olmayan güzel çalışmalar, etkileşimler kurumda yer alır. İnsan kay

MEZUNİYET...

  Benim için mucizenin başladığı mükemmel bir deneyim olan üniversite dönemim şu anlık bitti. :( Birkaç kelam etmek istiyorum bu konuda ama zannederim ki birkaç kelime ile bitiremeyeceğim… :) Şimdi… Benim için ilk adım, basamak, zemin ve uçsuz bucaksız olan bir süreç idi. Gitmek, görmek, gözlemlemek, yeni insan tanımak, kendimi anlatmak ve insanları dinlemek, akademik ve özel iş yaşantısıyla ilgili güncel tutmak gibi amaçlarım vardı. Başlamadan önce yapacaklarım listesini oluşturmuştum. Hepsini yapamasam da birçoğunu yaptım, yapıyorum ve yapacağım. Her geçen gün heybeme ne katabilirim diye düşünen biriyim… Okula ilk adım attığım zaman bir oh çekmiştim. Televizyon ekranında sürekli gördüğüm amfiyi görmek, vize-final heyecanını yaşamak, kendi edindiğim misyon-vizyonu devreye sokabilmeyi hayal ederek ilk adımımı attım. Sevinç, huzur, tebessüm ve insani olarak karışık duygular içerisinde yer almıştım. : ) Kocaman 4 yıl boyunca belirli birikintiler elde ettim. Bunlar; İnsani

BENMERKEZCİ DEĞİL BİZ-MERKEZCİ ?

Hayat bazen olması gerektiği gibi olmuyor. Bazen istemediğimiz şeylerin hayatımıza birden bire naklediliyor. Bazen bunu kendimiz, komşumuz, arkadaşımız, en yakınındakilerden biri veya covid-19 yapabiliyor. Biz bu süreci ya kabul ediyoruz ya da direnmeye çalışıyoruz ama sonunda kabulleniyoruz. ‘Direnmek’ kelimesi bize biraz zaman tanıdığını düşünmekteyiz, ilk kabullenen ile son kabullenen arasında aslında pekte bir şey yok sanırım, galiba. Belki de ilk kabullenme süreci son kabullenene göre daha iyi olabilir çünkü süreci daha çabuk kabullenme, diğerlerine göre işin temellerini daha iyi pekiştirmek, son kabullenene göre daha hızlı olabilir. Şu an ‘ yeni normal’  olarak tanımladığımız yenidünyaya merhaba demek için yeni adımlar, basamaklar atılmaya başlandı veya başlangıç aşamasında yerini aldı. Büyük işletmelere nazaran orta ve küçük işletmelerin bu süreçte biraz daha zorlu yollar gözükebilir ama artık  ‘benmerkezci değil biz-merkezci olmanın zamanı’  gelip geçiyor. Kurumların artık kü